24 Temmuz 2015 Cuma

Cenazemiz Var

Küçük bir çocukken mezarlığa gitmişti.. İlk anlarında, birbirine benzeyen mezarlıklar arasında dolaşırken hiç bir şey hissedemiyordu. Zaman geçtikçe küçük farklılıkları görmeye başladı, bir şeyler hissetmeye başladı çocuk.. Bazı mezarların üzerinde kurumuş ot yığınları vardı, bazılarında ise daha renkli otlar, çiçekler.. Ölülerin de yalnız olanlarını anladı çocuk. Daha kasvetli o mezarlarda iyi olmayan insanların yattığını düşündü. Yalnızlığı  o zamanlar, kötü insanların ilahi adaleti olarak düşünüyordu.

Yıllar sonra, çocuk olmayan, daha güçlü, daha yetişmiş bir kişiydi artık. Çevresindekilerden biri, yakınını kaybetmiş ve cenazeye katılması gerekiyordu. Gidene kadar aklına hep komik şeyler geldi ama kendini tutması gerekiyordu çünkü onu görenler ne kadar vurdumduymaz olduğunu düşünebilirlerdi. Minübüs, mezarların arasından ilerlerken komik düşünceler de birer birer yok oluyordu zihninden.. Minübüs cenaze töreninin yapılacağı alana geldi ve herkes ikişer, üçer kişi birlikte törenin yapılacağı alana doğru yürümeye başladı. Onun ise tek başına o alana yürümesi gerekiyordu, ama yürüyemiyordu bir türlü, korkuyor muydu, bilemiyordu sadece çok fazla içi sıkılıyordu. İleriye doğru yönelip gidemiyordu bir türlü.  Bir cenazenin olmasından çok duygularını paylaşacağı bir yakının olmayışından dolayı ağlamaya başladı, kendini rezil ettiğinin bilincinde geldiği yoldan geri dönmeye çalıştı. İçine dolan büyük hüzün, boğazında duran hıçkırık, yürümesine de engel oluyordu. hiç rahat değildi, kasvetli mezarlar arasında iyice içi kararıyordu. Gitmek için minübüse bindi, belli bir mesafe dayandı dayanamadı hıçkırıklarını tutmaya çalışarak minübüsten atladı, yine kasvetli mezarların arasında buldu kendini. İçindeki bu çığlık çığlık doğan acıyla, hıçkıra hıçkıra ağlayarak mezarların arasında dolaşmaya başladı. Korkuyordu, oysa çocukken mezara gittiği gün korkmuyordu, sadece bilmediği bir mekanı tanımaya çalışıyordu. Şimdi ne olmuştu da kocaman adam korkuyordu, ve de çocuk gibi ağlıyordu.  Mezarların başında hem dolaşıyor, hem korkuyor hem de ağlıyordu. Arada bir etrafına bakıyor, kendi kendine,
__İyi ki mezarlıktaymışım, ağlamam.. ağlamam.. iyi ki.. Allah'ım iyiki..
diye söyleniyordu. Etrafında büyük bir sessizlikten başka bir şey yoktu.. Ölülerden daha az korkuyordu artık ama korku yine de terketmiyordu onu. Tanıdık bir mezarla karşılaştı, mezarın karşısına geçip, uzun uzun mezara ve üzerindeki çiçeklere baktı. Çocukken düşündüğü şeyler geldi aklına.. Şimdi de mi öyle düşünüyordu.. Öyle olamazdı.. Bu kadar yalnızken, ve yalnızken bu kadar mutsuzken böyle nasıl olabilirdi. Kötü biri miydi gerçekten, evet iyi biri sayılmazdı, insanlara bazen, son zamanlar ise genelde soğuk ve kırıcı davranıyordu. Bunu yaptığı için mutlu muydu peki, bugüne kadar bunun farkında mıydı ki, hayatında bir şeyler kötü gitmeye başlamıştı sadece, bu kadar kötüleşmiydi sonunda... Nasıl bu raddeye gelmişti, bilemiyordu..

Bir şeyler ters gittiğinde hayatında,
Gücün yetmediğinde,
Baş edemediğinde sorunlarla..
Sende de ters giden şeyler olur zamanla.
Çevrendeki insanlar, bocalayan benliğinle
yalnız bırakırlar sonunda..
Tekrar ayağa kalkana kadar kimse olmaz yanında..
Tepeden baktıklarını düşünür,
Sen de kalkamazsın ayağa..
Elinden tutan olmayınca doğrulamaz,
O kurumuş otların,
Susuzluktan çatlamış toprağın altındaki ölüler gibi..
Hatırlanmazsın bir daha..

Cenazemiz var..
Henüz kaldırılmamış..
Dolaşıp duruyor ruh gibi etrafımızda..
Yok olup gitmeye tutsak,
Mezar taşı bile olmadan.